
Türkiye’de Yabana Doğru adı ile gösterilen Into the Wild, Chris McCandless’in yaşamından esinlenen 2007 yapımı bir Sean Penn filmi. Chris, 1990 yılında üniversiteden mezun olduktan sonra 24.000 dolarlık bütün birikimini hayır kurumlarına bağışlayıp, cüzdanındaki parasını ve arabasını yakıp kimseye haber vermeden otostop yaparak Alaska’ya gitmeye karar verir. Into the Wild, Chris’in Virginia’dan Alaska’ya yaptığı yolculuğu anlatır.
Chris’in otostop yolcuğu sırasında tanıştığı karakterler, başına gelenler, yaşam mücadelesi ve güzel manzaralar çok etkileyici. Hangimiz yaşamın stresine isyan edip “çekip gitmeyi” düşünmeyiz ki? Ancak kaçımız cebimizdeki bütün parayı yakarak büyük bir cesaretle atılabiliriz böyle bir maceraya?
Chris, “mutlu olmak için insan ilişkilerine gerek olmadığını” düşünür, filmden en akılda kalıcı sözlerden biridir bu. Bir başka sahne de ormanda bulduğu elmayı “gördüğüm en muhteşem, en organik elmasın” diye zevkle yemesidir 🙂 Film boyunca insan bir başına dünyayı keşfetmeye özense de, sonunda “mutluluk paylaşılınca güzeldir” (Happiness is best shared) cümlesi büyük hüzün yaratır.

Chris’i oynayan Emile Hirsch tip olarak çok benzediği gibi çok iyi iş çikartmış. Yanda Chris’in ardından kendi makinesinde buldukları fotoğraf var. Film müziklerinde Pearl Jam’den Eddie Vedder’in parmağı olduğunu da söylemeden geçmeyelim, onun hüzünlü sesi “happiness is best shared” cümlesini hançer gibi saplıyor yüreğinize.
Filmin güzel bir video klibini için tıktık.
İmza B.
Bunlar da ilginizi çekebilir...