Benim kızları (8.5, 5.5) sömestre tatili dolayısıyla anneanne ve dedeyle İzmir’e yolladığımdan beri çöpsüz üzüm formatında dolanıyorum.
İlk iki günümde 3 film izledim.
Pazartesi Cer Modern’de Nuri Bilge Ceylan’a gitmeye niyetlendik ama Pazartesi’nin Pazartesi olduğunu ofisten fırlamak üzereyken fark ettik. Cer Modern kapalıydı. Neyse yemek yedik dağıldık, ben evde Still Alice ve Mr. Turner’ı seyrettim. Evi hiç toplamaya davranmadım. Demek yanlız yaşayınca insan daha bir rahat oluyor, kasmıyor.
Still Alice
Lisa Genova‘un bir kitabından uyarlanmış. Ben galiba Love Anthony isimli kitabını okumuştum ama sevmiş miydim sevmemiş miydim hatırlamıyorum, o da biraz hüzünlü bir şeydi onu hatırlıyorum.
Julianne Moore yaşlanmıyor, bunu tespit ettim. Alec Baldwin de ( ki kendisini çok, çok severim) her zaman aynı adamı oynuyor, bu da adamı artık bir noktada sıkıyor. Bazen daha hızlı konuşuyor, bazen daha yavaş, bazen de daha alaycı, tüm fark bu yani. Moore’ın kızını oynayan Kristen Stewart çok başarılı bence.

Film erken yaşta Alzheimer olan entellektüel bir kadınla ilgiliydi. Kadının iki kızı bir oğlu var. Zaman geçiyor, giden gelmiyor, çocuklar büyüyor, hepimiz yaşlanıcaz vs, duygu seli, hüzünlü tabi. Ertesi gün falan da kafayı meşgul etmeye devam ediyor, güzel yani.
Filmi genelde güzel anıyorum. Yine de içim sıkılmasın diyenler izlemesin. Yaşlılara, anneme babama daha sıcacık davranayım, bu da bana ders olsun diyenler izlesin. Özeti bu. Mesajlar karışık oldu ama siz anladınız.
D.
Bunlar da ilginizi çekebilir...