2004’ten beri süren LOST esareti teorik olarak bitti ama pratikte herkes eskisinden de takık durumda 🙂 ABC kanalında LOST’un final bölümünü, öncesindeki 2 saatlik özel kısmı ve sonrasındaki Jimmy Kimmel’i izledim, doymadım doyamadım! Aslında bu doyumsuzluk bile senaristlerin başarısı, tartışacak çok şey bıraktılar bize. Dizinin sonunu tartışmaya açmadan önce, TARTIŞMASIZ biçimde Matthew Fox‘u dünyanın gelmiş geçmiş en yakışıklı, en sevimli, en karizmatik oyuncusu ilan ediyorum, işte o kadar!

Dizinin final bölümünden önce ekrana gelen 2 saatlik özel bölüm sanıldığı gibi sadece dizinin altyazılı, açıklamalı bir özeti değildi. Dizinin kilit oyuncuları rolleri, çekimler, dizinin gidişatı ile ilgili anılarını ve fikirlerini paylaştılar. Evangeline Lilly yani Kate, kutup ayısından kaçmaya çalıştığı sahnede ne kadar üşüdüğünü ve titremesinin asla rol gereği olmadığını anlattı gülerek (Hawaii sanılanın aksine oldukça serin bir yer). Jorge Garcia (Hurley) diziye başlarken ıssız adaya düşen şişman ilk başta ölür diye sadece birkaç bölüm bekliyormuş rolünü, en azından Hawaii’yi görmek güzel olur diyerek gitmiş. Michael Emerson (Ben) ise en gırgır olandı, “diğer oyuncuları çok kıskanıyorum” dedi, “hepsi güneş kremi sürüp çekime başlarken ben dayak makyajı için erkenden sete gitmek zorundaydım” 🙂
Dizinin finaline gelirsek… Amerika’lı izleyicileri nerden vuracaklarını iyi bilen senaristler Jack’i başladığı sahnede ölüme yolladılar, yanında da başlangıçtaki gibi köpek Vincent vardı. Aynı sırada herkesin ölü olduğunu anladığımız alternatif evrende ise Jack’e babası “nobody dies alone” diyordu, yani “kimse yalnız ölmez” (birçok yerde yapılan LOST partilerinden görüntüler gördüm, herkes bu son sahnede hüngür hüngür ağlıyordu). Jack ölürken Sawyer, Kate, Claire, Miles, Richard ve Lapidis uçakla adadan kaçmayı başardılar.

Okuduğum birçok kaynakta “aslında uçak düştüğünde hepsi ölmüş müydü” sorusu var. Ancak bana kalırsa bunun cevabını çok önceden biliyorduk: “whatever happened, happened” yani “olan oldu”, ada ve orda yaşananlar gerçekti. Benim fikrim şu: Jack geçmişi değiştirmek için hidrojen bombasını patlattı ve son sezon bombanın ardından ilk bölümle başladı, uçakta bulduk kendimizi. Uçak türbülansa girdi, Jack korkuyla koltuğunun koluna yapıştı, fakat ilk yaşanandan farklı olarak türbülans bitti, ortalık duruldu. O sırada koltuk koluna hala sımsıkı yapışık olan Jack’i çok yakınında oturan Rose ayılttı, “you can let go now” yani “artık bırakabilirsin”. O an alternatif bir dünya yaratıldığını, başka bir gelecek olacağını sandık hepimiz. Halbuki olan olmuştu, geçmiş değişmeyecekti, o an Jack’in yapması gereken durumu kabullenmekti. Jack’in durumu kavraması biraz uzun sürdü, bizim gördüğümüz paralel evren ise gelecekte bir zaman kahramanlarımızın buluştuğu yaşam sonrasıydı. Gelecekte bir zaman dememin iki sebebi var:
- Kilisede babasıyla konuşup aslında ölü olduğunu anlayan Jack “herkes ölü mü” diye sorduğunda babası “herkes bir gün ölür evlat, bazıları senden önce, bazıları senden çok sonra” dedi. Kate, Sawyer, Claire adadan kaçarak yaşadılar, Hurley ve Ben adada kalıp yaşadılar ama elbet onlar da bir gün öldüler. Barada Jack’in “herkes neden şimdi burda” sorusuna babasının “şu an veya burası yok” diye cevap vermesi zaman ve yer kavramını ortadan kaldırarak birçok kişi tarafından cennet olarak yorumlanırken, birçok kişi tarafından da uzay-zaman kavramın içinde bir durum olarak yorumlandı.
- Kiliseye girmeden önce Hurley adada onunla kalan Ben’e “çok iyi bir iki numara oldun” derken, Ben ona “sen de harika bir bir numara oldun” diye karşılık verdi, belli ki bu ikili bir süre adayı yönettiler.
Dizinin sonu duygusal olarak çok güzeldi, ancak çok fazla soru cevapsız kaldı. Sayıların sırrı neydi? Kara duman nerden neden gelmişti ve neden adadan çıkmamalıydı? Adanın kalbindeki ışık neydi? Adada hamile kalan kadınlar neden doğum yapamıyorlardı? Bunları açıklamayarak biraz kolaya kaçtılar, dizinin de etkisini çok daha uzun süre korumasını sağladılar.
Finalin ardından ekrana gelen ve birçok LOST oyuncusunun konuk olduğu Jimmy Kimmel Show çok renkliydi. Terry O’Quinn (John Locke) 5. sezonda Kara dumanı oynadığını bilmediğini açıkladı gülerek. Nestor Carbonell (Richard Alpert) havaalanından insanların arkasından “gerçekmiş” diye şaşkınlıklarını ifade ettiklerini söyledi, tabi ki konu meşhur doğal sürmeleri 🙂 Şova katılamayan Sawyer, pardon Josh Holloway ise herkesi yeni projesi (!) ile kırıp geçirdi 🙂
İmza B.
Bunlar da ilginizi çekebilir...