Son on yıldır ofise uzak evlerde oturduğumdan sabah akşam arabada dinlediğim müzikler benim için önemli. Süper bir müzik dinleyicisi olduğumdan falan değil. Ama bir nebze seçici olmaya çalışıyorum. En basitinden; parazitli radyolara dayanamıyorum. Ayrıca reklamı abartan radyolara doğal olarak sinirleniyorum, o gün şanslarını kaybediyorlar. Ertesi gün unutuyorum. Gerçi gıcıklığına reklamları aklımda tutup, ürünü almamayı hatırlama çalışıyorum ama onları da genelde unutuyorum. DJ’ler konusunda da sabır çıtam çok düşük, genelde bildik CD’leri tercih eder buluyorum kendimi.
Neyse, bu bizim ufaklık araba yolculuklarına dahil olana kadar böyleydi. Sonra düzen yerle bir oldu. Şimdilerde haftalar, aylar, geçiyor biz hala aynı müzikleri dinliyor oluyoruz.
İlk bir yaşa kadar, parkuru mola vermeden tamamlayabilmek için kendimi “Ali Baba’nın Çiftliği”ni defalarca söylerken ve her türlü hayvanın taklidini abartarak yaparken buldum. Yüzlerce kere. Onlarca hafta.
Sonra bir süre Türkçe çocuk şarkılarından bir CD bulduk. O yıl bizimki, şarkıların sırası ve kaç kere çalınacağını konusunda söz sahibi olmaya da başlamıştı. İki İnatçı Keçi olsun, Küçük Ayşe olsun, Baltalar Elimizde olsun can-ı gönülden ezberledim.
Bu arada bir de “Bir Küçücük Aslancık“olayı var: Bu şarkıyla ilgili geyik boldur. Cidden neydi bu şarkıyı yazan insanın kafasındaki acaba? Küçük Aslanın babası savaşta vuruluyor, köyden kovuluyor. Bir de şöyle bir final var: “Bu şarkının sonu pek hoştur, şimdi söylersem boştur”. Nasıl yani? Ne zaman söyleyeceksin? Bak kaç yaşımıza geldik hala Küçük Aslancıkla ilgili bir güzel haber alamadık.
Sonra bir heves Issız Adam‘ın albümünü aldık. Ayla Dikmen’i de 1-2 kere dinledik doğal olarak. Bu arada bizimki şarkıya sardı. Son 4-5 aydır kaç kere dinledim cidden hatırlamıyorum. Yol yarım saat sürüyor desek, şarkı üç dakika desek, 10 kere gidişte, 10 kere gelişte. Günde 20 kere, haftada en az 5 gün. İnsanın cidden çocuğu arabada bırakıp inesi geliyor bazen:)
Bir dönem de “Les Choristes” filminin müziklerini dinliyorduk. Orada da iki şarkıya takıntı geliştirdik. Çocukcağız doğal olarak Fransızca konuşmayı beceremediğinden, onlara da hızlı koro şarkısı, yavaş koro şarkısı diye isimler taktık ( Les Choristes anne ve baba için kod: 1. şarkı ve Compere Guilleri anne baba için kod 11. şarkı ).

Sonra hayatımıza Walt Disney’in çocuk şarkıları albümü girdi. Bu sefer eleman İngilizce şarkı isimlerini hatırlayıp, tekrarlayamadığından sadece annenin anlayabildiği bir kod oluştu. Mesela önce Hayvanat Bahçesi şarkısına talep geliyor ( Old Mc Donald veya baba için kod: 14. şarkı) sonra sopalı şarkı (Three Blind Mice veya baba için kod: 3. şarkı ) sonra İngilizce şarkı ( sanki diğerleri Latince) (This Old Man veya baba için kod: 1. şarkı gibi ).
Görüldüğü üzere ciddi bir düzen, sıra var. Şarkı listesine aşina olmayan bir sürücü bizim arabada hayatta kalamaz. İstenen şarkı çalınmazsa ciddi bir muhalefet oluyor. İnsan direnecek gücü kendinde bulamıyor, boyun eğiyor. Bir süre sonra zevk almaya başlıyorsunuz. Ofiste fotokopi çekerken Minik Kelebek‘i söylerken buluyorsunuz kendinizi. Öyle işte.
İmza D.