SIDEBAR
»
S
I
D
E
B
A
R
«
Habab Çeşmeleri
22.Mayıs.2013

Geçen akşam 2 film seyrettim. İlkini hemen paylaşayım;

Habab Çeşmeleri

Fethiye Çetin‘in Anneannem kitabını ilk yayınlandığı yıllarda okumuş ve çok sevmiştim. Okumayanlara hatırlatayım; Fethiye Çetin 95 yaşındaki anneannesinin Ermeni olduğunu öğrenmesinden sonra 1915’te Amerika’ya göç eden akrabalarının izini sürerek, hem ailesinin hem de anneannesinin öyküsünü yazmıştı. O günler gitsin, bir daha gelmesin dileğiyle. Yaşı elliden büyük olmayan ve az çok görünür bir gayrimüslim azınlığa ev sahipliği yapmayan şehirlerde büyüyen ve çok da bir şeyler okuyup öğreneyim derdinde olmayanların maalesef çok empati yapamıyorlar. Kitap o anlamda deli gibi ufuk açıyor.

Kitabta Elazığ’ın Habab köyündeki çeşmelere referans vardı. Geçen seneydi herhalde, bu çeşmelerin restore edildiğini okumuştum. Tabii yolumuz Elazığ’a düşmedi şahsen göremedik. Ama ona yakın güzellikte bir şey oldu, restorasyonun hikâyesi filme çekildi. Geçtiğimiz haftalarda Uçan Süpürge Film Festivalinde gösterildi, ben gene seyredemedim ama allah razı olsun bir arkadaşım bana DVD’sini buldu. Dün afiyetle seyrettim.

Fethiye Çetin“- Anneannem kitabının yazarı Fethiye Çetin şu anda karşınızda olsa ona ne söylemek istersiniz?

– Anneannen için özür dilerim.

– Peki anneanne karşınızda olsa?

– (Bir süre sustuktan sonra gözleri yaşararak) Konuşamam.

“Fethiye Çetin’in anneannesi Heranuş’un (diğer adıyla Seher’in) doğumunun yüzüncü, ailesini kaybedişinin doksanıncı yıldönümü olan 2005 yılında İzmirli, orta yaşlı, kendisini Kemalist olarak tanımlayan bir kadın okuyucunun yazar Fethiye Çetin’le yaşadığı bu hayali karşılaşmadaki gözü yaşlı suskunluk bize ne söylüyor?”

Yukarıdaki yazıyı Habab Çeşmeleri ile ilgili bianetteki bir yazıdan aldım. İlgilenenler devamını burada bulabilir. Yazı çeşmelerin ve restorasyonun hikayesine detaylıca yer veriyor. Ben şimdi tekrar edip sizleri sıkmayayım. Radikal’de de bir yazı çıkmıştı. Çok güzeldi film. İlgisi olana tavsiye ederim.

İmza D.

Fethiye Çetin, Anneannem ve diğerleri
18.Aralık.2009

Geçtiğimiz senelerde, eve dönüşte uçakta okuyacak bir şeyler olsun diye, İstiklal’de kitapçı gezinirken, Fethiye Çetin‘in Anneannem isimli kitabını görmüştüm. Fethiye Çetin’i zaten avukat olarak tanıyordum, kitabı da duymuştum, atladım üzerine. Bir solukta bitti ve beni tahminimden çok daha fazla etkiledi. Ankara’da doğup büyümenin sıkıcılığı belki de, otuzlu yaşlarıma kadar gayrimüslim hiç bir Türk vatandaşı ile yakın olmadığım için, hiç empati ihtiyacı duymamışım demek ki. Hiç gayrimüslim mahalle, sınıf, üniversite arkadaşım olmadı; dolayısıyla zahmet edip kafa yormamışım.

anneannem-fethiye-cetin

Fethiye Çetin bir dönem İstanbul Barosu Azınlıklar Komisyonu sözcüsü idi sanırım. Şimdilerde de, Dink ailesinin avukatı yanılmıyorsam.  Anneannem, Çetin’in Elazığ Palu, Habab köyünden mühtedi (yani sonradan dönme müslüman olan) anneannesi Heranuş hanım’ın hikayesi. Heranuş hanım, 1915 sonrasında Müslüman bir aile tarafından Seher adıyla büyütülmüş. Bir sürü torun, torba sahibi olmuş; hep kendine saklamış hikayesini. Çetin, anneannesi ile ilgili gerçeği çok sonra öğrenebilmiş. Akrabaları Gadaryan’lara ise ölümünden yıllar sonra ulaşabilmişler. Baştan sonra iç parçalayıcı ve düşündürücü idi. Anneannem kitabını bu kadar beğenmişken, geçen gün de Ayşe Gül Altınay ile birlikte hazırladıkları Torunlar isimli kitap karşıma çıktı. Onu da havada kaptım.

torunlar

Torunlar kitabında da, Müslümanlaştırılmış Ermeni asıllı vatandaşların hikayelerini, torunlarının ağzından dinliyoruz. Geçmişte gayrimüslim nüfusun ne kadar çok vilayete yayılmış olduğunu ama şimdi ne kadar  azının kaldığını görünce, insanın içi cız ediyor. Kitap, kendi küçücük dünyamızda yaşayıp, tek gazete okuyup, belli TV kanallarını seyredip, ahkam kesmek yerine, başkalarının hikayelerine kulak kabartmaya davet ediyor insanı. Çok sevdim ben.

emanet  çeyizTorunlar‘ı okuduktan sonra arka sayfalarda referans verilen bir şeyleri daha okumak istedi canım, ama çoğunu bulamadım. Kemal Yalçın’ın Emanet Çeyiz’ini bulabildim şans eseri. Bu kitap da mübadele ile yerlerinden olmuş insanların hikayelerini anlatmış. Çoğu, temelli göçtüklerine inanmak istememiş, seneye döneriz diye diye, dönemeden ölmüşler. Eski köylerine gidip görebilen şanslıların kimi, köyün toprağını yastıklarına doldurup ölene kadar başını koymuş, ya da babasının evinden içeri girmeye içi elvermemiş, kapısında oturup dönmüş. Bunlar gibi bir sürü insana dokunan hikaye var. Kaçışları, geride bıraktıkları, vs. Her üçünü de şiddetle tavsiye ediyorum. Ama en çok Anneannem‘i. Sonra Torunlar‘ı, sonra Emanet Çeyiz’i. Bu arada, ben bir süre başka türde bir şeyler okuyacağım sanırım.

İmza D.